pek kıymetli
doli sobelemişti
uzun zaman önce. biraz geç de olsa sözümü tutmalıyım diyerek şu boş gecemi bu işe ve bloga ayırdım. ve özellikle belirtmeliyim ki, pek zor bir işmiş, kendini anlatan dize bulmak ve ben bulamadım gibi ya da aramadım galiba. o sebeple blogumdaki geçmiş tarihlerden bir kaç tane post'umu koymaya karar verdim. tembellik zor, evet.
bir gün gelir de o gün pazartesi olursa
ve o gün gelir de ben o günde
olmazsam
o gün, ben, o güne yetişememiş olursam
ya da gün benden önce
gelmiş olursa,
ve o bana yetişememiş olursa,
işte o gün -hangi gün-
amerikan filmi kaçkını biri gelir de
kapımı bir gün önce çalarsa
ben
de ona gününü gösterecek olsam
ama o gün benden sonra gelecek olsa.
gelecek o gün olsa, olacağı gün, bugün olsa
ve hatta o gün geçmiş olsa.
ve işte ben, günümü şaşırsam, gün de beni,
arada kaybolsam, bir arada
iki derede,
bir gözüm dünden, diğeri yarından...
ben de bu satırlardan
baksam.
hayatı demliyorum bu aralar
gözlerim
hiç olmadığı kadar açık
biraz
da
orhan veli kadar deli
ve
karbonat katıyorum
aralıksız,
demi kaçmasın
ve
atıyorum içine
kendimi de
şeker niyetine.
bir türlü tatlanmıyor meret.
neden = ise
uykusuz bir sabahın doğuşu
savaş doğar sabahıma
geceler müptela duman
yoluna
müzik eksik notalarıyla
kusurlu dans anında
siyahın bana
aitliği
aitliğinin bana aitliği
aklım ve kısa ziyaretleri
dönüşte
ekmek kırıntıları
siyah renkli sokak lambaları
utangaç sokak kedileri
ayaklarımın garip hâlleri
elimden gelen; sigara, çakmak
benden
giden, esenlikler.
Senden bana, mutluluklar
her sabahım savaş,
her
sabah, kaçan esirler
gider tek tek, akıldan..
ben son esiri savaşın
bir yanım, noksan sana
bir düş düşer, sabahıma
tek kalmışken
savaşımda
kolla beni, son sabaha…
2 yorum:
üşenmeyip yazdığın için, geç kaldım affola, teşekkür ederim...
ben teşekkür ederim efendim, ne demek.
Yorum Gönder