pek kıymetli şey. sana nasıl hitab edeceğim konusunda emin olamadım. zaten emin olmak kolay mıdır ki şeycim? ben içinde bulunduğum günün, pazartesi olması münâsebeti ile, içimdeki kargacık burgacık düşüncelerden dem vurmak istedim. çok karışık her şey, “bulunduğun durum içinde sıkılmaktan bahsederken aklına çoğu kere gelmese de bâzen gelen, sen de sıkılmak için yer arıyorsun, bak elindekilere, mevcut durumuna, hayattan ne bekliyorsun ki?” hâli vukû buldu bir ân, kimi zaman olur ya şeycim. o oldu. sana olmaz mı?
şapkalı a ve yumuşak g arasındaki fark; birinin şapkasını kafasına ters geçirerek marjinal olmaya çalışmasıydı belki de. ama gel gör ki, bunu; hiçbir kelimenin başına getirmeyerek ödettiler, ona. aslında bu ona bir ceza değildi. zaten amacı marjinal olmaktı. hayat böyledir işte şeycim. bir bardak çayda iki şeker olmaktır. son tahlilde, son birim oldu; kaydı en uca, yumuşak g. yumuşak da dediler ya adına. hâlbuki, serttir kendisi, söylemesi boğazı kaşındırır. nerde kaldı bunun yumuşaklığı, vernelde mi?
evet evet, şeycim, rızıkla korkutmuşlar pek sevgili dostumu. ah dedim, kıymet derecesinde koparmada ve silkmede birinci dostum. lütfen, etme, eyleme. al şunları, geri dönüşüm kutundan. koy cebine, iç cebine. şeycim, bir çay içesim geldi ki sorma, ama ben açık sen demli içeceksin. içeceksin ki, muhabbet başlasın bir yerden. o bir yerler çoğalsın, alsın başını gitsin, saate bakalım, zaman akmış olsun. vakit girsin. bir oksijen iki huzûr çekelim içimize. sıkalım ellerimizi, bir çay daha içelim. çekilen huzûrdan bahsedelim şeycim. hayat nedir ki.com. anladın beni di mi şeycim. anlayışlısın sen, bilirim.
şapkalı a ve yumuşak g arasındaki fark; birinin şapkasını kafasına ters geçirerek marjinal olmaya çalışmasıydı belki de. ama gel gör ki, bunu; hiçbir kelimenin başına getirmeyerek ödettiler, ona. aslında bu ona bir ceza değildi. zaten amacı marjinal olmaktı. hayat böyledir işte şeycim. bir bardak çayda iki şeker olmaktır. son tahlilde, son birim oldu; kaydı en uca, yumuşak g. yumuşak da dediler ya adına. hâlbuki, serttir kendisi, söylemesi boğazı kaşındırır. nerde kaldı bunun yumuşaklığı, vernelde mi?
evet evet, şeycim, rızıkla korkutmuşlar pek sevgili dostumu. ah dedim, kıymet derecesinde koparmada ve silkmede birinci dostum. lütfen, etme, eyleme. al şunları, geri dönüşüm kutundan. koy cebine, iç cebine. şeycim, bir çay içesim geldi ki sorma, ama ben açık sen demli içeceksin. içeceksin ki, muhabbet başlasın bir yerden. o bir yerler çoğalsın, alsın başını gitsin, saate bakalım, zaman akmış olsun. vakit girsin. bir oksijen iki huzûr çekelim içimize. sıkalım ellerimizi, bir çay daha içelim. çekilen huzûrdan bahsedelim şeycim. hayat nedir ki.com. anladın beni di mi şeycim. anlayışlısın sen, bilirim.
2 yorum:
şapkasını ters giyen marjinal g; her ne kadar hiç bir kelimenin başına getirlemeyerek cezalandırılmış olsa da, alfabenin 29 harfi arasına girmiş durumda..
amma velakin şapkalı a; asla böyle dahiliyete sahip olamamış, üstüne üstlük yazım kılavuzlarından kaldırılmıştır. konuşmalarımızda kendine yer bulsa da imla kılavuzları büyük bir gaflette bulunarak şapkalı a yı yazmamamızı emretmişler.. zaten alfabemize dahil olamamış garibim şapkalı a ya verilen extra ceza da bu olmalı!!
Birileri beceri yoksunu olunca, oturduğu yerde iş yapıyor gözükebilmek için şapkayı atar, bir başka zaman yine iş yapıyor görünmek için bu kere ğ (yumuşak g)'ye takar, "yumuşak g okunmaz, ..... 'den sonra-önce gelen harfi yarım ses-tam ses uzatır gibi savsatalarla dilimizi anlaşılmaz bir şekle sokup, yazımı ayrı, okunuşu ayrı bir hale sokar. Günlük hayatta gördüğümüz bozuluma yönelik gayretleri, sanki birilerinin adına dilimizde de yapıyormuş gibi davranırlar. Korkum odur ki, gün gelip 'ö', 'ü' nünde başına böylesine çoraplar örüleceğidir.
Yorum Gönder