Sabah; işe gec kaldıgım sıradan bir sabah.. Gec saatte yataga girmenin ve 3 saatlik bir uykunun verdigi; yuzumdeki "yorgan, yastık, çarşaf karışımı" izleri..Ayna da gordum kendimi ve hiç sallamadım yüzümü.. "Gunaydın" ifadesizliği sarmış 4-1 yanımı..
Pantalon -Pantolon- ve gomlek giyilip sokağa atılma vakti.. Kulaklıklardan gelen müzik eşliğinde Metro ya yaklaşan adımlar.."Götür beni gittigin yere" düştü aklıma ve günün ilk "ayrıntı oyunu" ile başbaşa buldum kendimi; iki istasyon sonrasına kadar..
"Ben mi götürüyordum, yoksa Metro mu.."
Kendine Gel u-lan anlamında kulaklarıma düşen bir "Nada Surf - Popular" konseri..
Her taraf ter, uyku ve aç nefesler kokuyor...
Ezbere gidilen adımlar la artık masamdayım.. Masa'nın benim olmadıgına dair 2. bir oyun başladı. Herkes benim -aitlik anlamı var dı burada- masam diyor du sahibine dek.
Ama ben onu eve götürmek istedim bir keresinde vermediler.. Benim olmadıgını ve kandırıldıgımı hissettiğim aklıma düştü bu sefer, ta ki Telefon çalana dek..
Karşı ahizeyi tutan elin sahibi ile kucuk bir sohbet etmek istedim sanki bir an.. Hayatında bir girinti bırakabilirdim belkide... Açlığım ya da başka bişiler engel oldu..
Poğaça yiyecektim yine.. Üniversite yıllarında hergün yedigim ve artık nefret derecesine gelen o tat..
-Sinan poğaça yer misin? Ben sadece çay içsem yeter, canım istemiyor birşey...
Sigara ve açık çay ikilisi ile "patlamayan afyon" u ele almıştım o an.
Patla, Patla da işimize bakalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder