zamanın geride bıraktığı herhangi bir gündü ve belki de o gün dünyaya gözlerini açan kız bebeklerden sadece birisiydi Asude. pembe renkli nüfus cüzdanını çıkartmak babası ile bana nasip olmuştu, tuhaf bir duyguydu. hastaneye döndüğümde kızımız küvezdeydi. soğuk beyaz bir kapının ardından bakıyordum ona ve aramızda tahminen on metre vardı. sadece teninin renginden seçebiliyordum orada bir can olduğunu ve o canın Asude olduğunu. rahatsızlığından dolayı hastanedeydi ve ben O'nu tam olarak göremesem de içimde garip, tatlı - ekşi arası durgun bir his ile yaşadığım şehre dönüyordum...
tekrar gittiğimde, O'nu görmüştüm. hatta elini bile tutup burnunu hafifçe sıkmıştım. burnunu sıkınca ağzını büzüştürüyordu, çok sevimliydi, hatta bambaşka bir şeydi O. ama rahatsızlığına teşhis konulamadığı için, yapılan testlerden dolayı her yeri iğne iziydi dünya güzeli yeğenimin...
kırkaltı gün olmuştu artık, bütün aile hayatını hastanede geçirmişti. kırkaltı gündür dünyanın merkezi o hastaneydi ailem için... ve ben başka şehirdeyim, aklımda pembe renkli nüfus cüzdanındaki Asude yazısı ve elini tuttuğum, burnunu sıktığım an geliyordu, telefon çalıyordu, Asude gözlerini kapıyordu, yağmur yağıyordu, Asude kırkaltı gün yaşayabiliyordu ve gidiyordu. küçücük bedeni, kocaman ruhuyla kırkaltı gün dayanabilmişti çektiği acılara ve yüzü bile gülebiliyordu o kırkaltı günde.
öyle bir şeydi işte...
kopuk ve kısa...
Asude bir şeyler anlattı ve gitti umarım anlayabilirim hayatımın geri kalanında... belki de sabırdı giderken bize bıraktığı, kimbilir...
ablama ve enişteme sabır diliyorum, avucumdakileri de size yolluyorum.
ablama ve enişteme sabır diliyorum, avucumdakileri de size yolluyorum.