31 Temmuz 2005

Düş....

“düşünce, düşünce” diyordum
“düşüyor muyum? düşünüyor muyum?” diye soruyordum…
“düşünerek mi düşüyordum.”
yoksa sadece
“düşlüyor muydum?”

30 Temmuz 2005

yumru yürek

yemin
yazmıştım
yarınlarımıza.
yüreğim
yanarken
yanıbaşında.
yalnızlık
yolladın,
yüreğinden
yüreğime
yaralandım

yalnızdım,
yapayalnız.
yalvarmıştı
yüreğim
yüzüne
yana
yana

yürüyorum.
yağmur
yağıyor
yere
yahut
yüreğime.
yutkunamıyorum

yumuluyorum
yeminli
yüreğimle
yatağıma.
yastığım
yalnızlığıma
yokluk
yüklüyor

yitirdiklerim
yaşamımı
yaralıyor.
yanardağın
yaşları
yayılıyor
yanaklarıma
yağmurla
yan
yana.

yabancı
yaşıyorum
yarınlarıma.
yoruluyorum
yaşamaktan.
yitiyorum,
yitiriliyorum
yaşamdan.

yastığımızda,
yaşlanmak,
yüreğimizle
yıllanmaktı
yegâne
yanılsamalarım.
yolumun
yoldaşı
yârim
yoksun
yanımda

yoksun
yanardöner.
yoksun
yavrum.
yokluk
yığılıyor
yaşlanan
yalın
yıllarıma

yoksa
yeniden
yapılabilir mi?
yahut
yanıltmaca mı?
yaşadıklarım
yok
yoksun
yüreğimde.
yüreğim
yalnızca
yarımay.
yârimin
yüreği
yaldızlı
yalan.



yokluğun
yetişiyor
yüreğime.
yüreğim
yalnızlık
yetisi.

yeter,
yüreğim.
yeter,
yârim.
yeter
yağmur
yüreklim

yallah
yüreğim.
yârim
yoksa
yanımda,
yallah.

yolcudur
yakuttan
yüzüğümüz;
yaban
yıldızlara…

29 Temmuz 2005

Söylence Sevda

soğuk
silüetin
sardı
sancılarımı

sonbahardı
sarıldım
saçlarına
sıkıca
sarıldım

sıcağın
son
saatlerinde,
serin
suretin
soluklandırdı
saniyelerimi.
sustum.
sadece
sanrıydı.

sıkıca
sarıldım
sessiz
silüetime.

sensizlik
sarmaşığı
sarmalamış
suretimi
susuz
sabahlamışım

sabahın
son
saatleri
satmış,
sonra
sarsmış,
sevgimi.

sabrım
sökülüyor,
sensizken.
savaş
sarıyor
sürekli
sevdamı
serüvenin
sonuna
sadece
sonuç
sunuluyor;
“sensizlik”
“sessizlik”


sıkın
serime,
sıkın
silahı.
susturun,
susuz
sabahlarımı.

25 Temmuz 2005

noktalı virgül

Gündüz vakti hiç iyi değildim. Agresif ve sinirli bir insan olarak akşam ettim. Farkettim ki son zamanlar hep böyle bir ben var etrafta.

Blogger oldugumdan bu yana, çok fazla yazı yazmışım. Herhalde bir süre yazmamak, bu aralar bana iyi gelecek diye düşünüyorum. Belirsiz bir süre belki sadece 1 gün ya da 1 hafta veya 1 ay. Belki de sabah uyanınca herşey daha güzel olacak ve hemen yazacağım. Sadece küçük tefek cümleler kurmak istiyorum bu aralar. Şebnem Hatun gibi "Artık kısa cümleler kuruyorum" moduna girdiğimi ve yazmaktan sıkıldığımı hissediyorum.. Bunaltıcı sıcakların dahi bir payı olabilir bu hâlimde..

hayırlısı..

akşamın biri

Kapıyı çektim. Anahtarımı cebimde bulamadığımı düşündüğüm sırada, parmaklarımda ki o metal hissi beni sevindirdi. Aklımdaki tüm düşünceleri aniden tersine çevirebilecek bir durumdu, tüm negatif düşünceler ve senaryolar bir anda pozitif oluvermişti. Ne kadar basit bir olaydı, fakat basit değildi. İçimdeki o ürperti bir anda uçmuştu. Kapıyı kilitledim. Saate baktım 20:23. Sokağa attığım ilk adımda, ne yapmak istiyorum geçti aklımdan. Evet, her zamanki gibi yine kararsızlık. Sigaramı çıkardım cebimden ve çakmak aradım fakat her zamanki gibi yoktu yanımda. Yoldan geçen birinden ateş isteyecektim. Sigaramın az kaldığını fark ettim. Bakkala gidip sigara ve kibrit almak daha kolay geldi.. O kısacık bakkal yolculuğunda neler düşündüğümü hatırlamıyorum fakat ne düşünmediğimi hatırlıyorum en azından.

Bakkala girdim. Her markette bulunan sigaraların dizildiği o tezgâha bakarak, içtiğim sigarayı aradı gözlerim, tam “hadi ya!” diyecekken gördüm kendisini;

- Metin Abi, marlboro soft kısa versene. Bir de kibrit ama Malazlar kibriti olsun. Kav varsa istemem.
- Ya olum. Zaten sıcak.
- Tamam, abi kızma ya. Yak bir tane sende. Bak herkese uzatmam bu sigarayı, diğer cepte samsun var isteyenlere onu veriyorum. Hadi hadi, seviliyorsun bizde sen.
- Eyvallah Gözüm. Yakalım dumanlanalım.
- Abi sen dumanlan ben gidiyorum. Hadi eyvallah.
- Sağ ol Gözüm.

Nereye gideyim diye düşünürken, mahallenin arka kısmında kalan o yeşil alana gidip uzanmak geçti içimden. Herkesin dilinde Ziraat diye geçen o yeşil alan. Fakat ben Ziraat yazan hiçbir ibare bilmem ve görmedim bu zamana kadar orada.

İçimden geçeni yaptım ve gittim. Uzandım. Güneşin sadece ışık verdiği zamanlar, gökyüzü güzel, henüz kararmamış. Sigaramı yakıp, gökyüzünü seyre daldım. Sigaradan her çektiğim nefesle ve ağzımdan çıkan her dumanla gökyüzü biraz daha kararıyordu geceye doğru. Hiç ses yok etrafta, müzik yok, sadece asfalt yoldan geçen birkaç kişi görünüyordu. Yaklaşık 40 dakika kadar kaldım orada. Kalkıp üzerimi silkeledim. İyi etmişim buraya gelerek dedim, içimden değil sadece. Sanki büyük bir tatil yapmıştım. Kafamdan onca şey bir anda uçuvermişti. Eve doğru giderken gülüyordum kendime. Ne kadar yakınmış tatil aslında diyerek…

24 Temmuz 2005

özgugıl

ÖzGoogle
Ahha.. Tam Türk işi :)
Sırada ne var? hakikigoogle.com / ozhakikigoogle.com


ÖzTokyolular Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği var mı Türkiye'de ;)

23 Temmuz 2005

armağan

Armağan
Geçmiş Zaman

“Bana bugün bir mektup yazar mısın? Mektubu yastığımın altına koy lütfen. Her gece, uyandığım bir an oluyor uykumdan. Ürktüğüm ve kendimi yalnız hissettiğim o an da okuyacağım mektubunu.”



Şimdiki Zaman

O’ nu çok seviyordum. Kalbim ile aklımın birleşip, içine tüm bedenimide katıp sarfettiğim bu cümle, şu an beni sana anlatamaz dostum.
-Ne yazmıştın mektupta ?
-“Sana gözlerimi armağan ediyorum.”


Gelecek Zaman

-Gitmeliyim artık.
-Nereye ?
-Gözlerimle beraber kalbimi de bıraktığım yere. Aklım halen bana aitken geri almalıyım.
-Ya Sonra?
-Hergün o geceymiş gibi yaşayamam. Toprağın üzerinde bir ölü olmak. Bunu bilir misin ? Etrafımda hiç ben yok. Çünkü ben etrafta değilim. Artık içimde ki bozgun dünyanın başına geçmem gerek. O öldü. Artık bunu kabullenmeliyim, hazır aklım bende iken.

_________
"Severken gelen ölüm, severken terk edilmekten daha ağır gelir" dedi arkadaşım bana bugün.
Evet dedim. Ayrıldıktan sonra kin kusabilir. Onun hep o halini hatırlayabilir. İğrenebilir. Kendine kızabilirsin. Herşey olabilir.
Peki ya ölüm. Bunu herkes beceremez.
Senin şu an ki haline gelişini anlatan, bir armağanım olacak sana. Yaşamadığım bir şeyi, yaşanmış ettin bana. Sağol. Anladım.

olgu

"Halen kararsızlık veya ikilemler var ya da sözlük anlamı olmayan bir duygu içimde... Bunları düşünerek yaşarken vakit kaybediliyor, yaşarken düşünmeli belki de ne kadar yansız düşünülebilirse..."


Dip: Yazdıklarımı okudukça, beni bana ele veren bir şeyler buluyorum. "Unutulan bir şeyler vardır mutlak hatırlanmaya mahkûm" diyorum. Ardından da "var içimde kendim veya bana yabancı bir ben" diyorum. Biraz duraksıyor ve "bulabilir miydim defalarca -ve- delice aramasaydım" diyorum.

Yahu! Ben ne diyorum?

22 Temmuz 2005

Bre berber

Girdim berbere.. Kendisine berber denmesinden nefret ediyor. Neymiş kuaför diyecekmişiz. Hım.

Erol- Derdin bu mu ?
Berber- Evet
E- Çok kıl meslek seninki.
B- Senin gibi kıl-lı-lar yüzünden
E- Sen olmasaydın kıllık tabiri olmazdı.
B- Ben olmasam hanzo olurdunuz sayın velinimet efendi
E- Müşteri en iyi satışçıdır bilir misin?
B- Nasıl yani.
E- Şimdi satarım seni diğer Berber’e pardon kuaföre giderim. Satarım seni.

Ve ardından berberlerin uyuz olduğu o muhteşem lafı söyleme vakti geldi;
E- Saçı ve lafı kısa kes, Bebek!
B- Seni bedava tıraş etsem, istediğim gibi kesmeme izin verir misin?
E- Onu ben sana yapsam, hatta üstüne 5 en Yeni TL verebilirim.
B- Söyle hadi nasıl keseyim.
E- Üstlerden yarım, yanlardan makine gir, faullere dokunma. Arkayı at gitsin.

Başladı şimdi kesmeye, aynadan bir ara izliyorum bunu bir de baktım ki ( Atari salonlarında boy gösterdiğim o “dehşetli” yıllar, Street Fighter 2 nin ardından 2,5 versiyonu daha yeni çıkmış. Haggar ve Mustafa deli gibi oynuyoruz. Atari oynarken kendini kaptırırsın hani böyle dilin dışarı çıkar, gözler fal taşı, ağız bir sağa bir sola yamulur, ama sen bunu yaptığını bir türlü bilmez ve göremezsin ) bizim berber Hah! işte aynı öyle tıraş ediyor.

Şimdi eve gitmeli ve duş almalıyım. Berber “Kıl” etti beni ;)

Sıfırın ustunde

Bir gün yazacağım ve içinde hiçbir şey olmayacak. Herhangi bir şey de anlatmayacak içinde ki olmayan hiçbir şey. Sadece dökülecek, eriyecek ben ve solgun yüzüm. Kipsiz anlatılacak hayatım. Ne gök itecek ne yer çekecek o gün. O gün, bir gün olacak.

Bilincimde çürümüş kemikler, ardımda ise yanmış kemikler…
İlik sökeceğim tavan arasında ki karanlıkta. Bilincim kemikleşecek ben yanacağım o gün. Bilincim kemikleştikçe, ben kendimi sadeleştireceğim. Sıfıra sadeleşeceğim ve inadına mutsuz olacağım. Mutluluk yüce bir kavram değilken; içimdeki mutsuzluk olacak benim mutluluğum. Ben kendimi seçeceğim ve kendime sadeleşeceğim, gök itene yer çekene dek.

21 Temmuz 2005

kırmızı soğuk

Gidişin kalbime kazındı, Hissiz bakışların ve o soğuk dudakların. O soğuk dudaklarından dökülen cam parçaları. Seni işte orada öldürmüştüm. Güneş karanlığa göz kırparken, ben seni oracıkta öldürmüştüm. Kent soğuk eserken, ben seni oracıkta öldürmüştüm.

Zemine kayıyor gözlerim, kan görüyorum. Neredeydim şu an. Bu bir soru bile değildi. Ayakkabıların kırmızı, her şey ölüme çağırıyordu ve seni oracıkta öldürmüştüm. Avuçlarımı açıp yüzüme götürecekken yatağa koştum. Yattım. Kalktım ve döndüm tekrar. Her şey aynı. Hafızamı derine çökertiyor her an, her an biraz daha batıyor bilincim. Ve ben seni oracıkta öldürüyorum.

Uyandım. Zemindeyim. Ellerim seni arıyor, pençeliyorum dünyayı. Ve henüz açamadığım gözlerimle elini hissediyorum. Soğuk, çok soğuk…

20 Temmuz 2005

hep beraber

O - Yarın olacaksa eğer neden bugün oluyor.
B - Trenin son vagonu gibi bişey lan senin dediğin.
O - Dur şimdi kafam karıştı.. Hmm.. Trenin son vagonu mutlaka olur. Çıkartsan dahi eklesen dahi mutlaka son olur. Eee ben şimdi ilişki kuramadım sanki var gibi geldi bir an. Erol susma sana lan hep böyle yapıyon. Bir gün dayak yicen benden..
B - Hangi gün olacak o dediğin. Eğer bugünse, yarında bugün olacak. Ahnauhauah.. Geber..
O - Nasıl yani, hemen döv mü diyorsun.
B - Şurama vur bak şurama, kaşımın altındaki gözüme..
O - Off böyle yapınca dövesim bile gelmiyor.
B - Bak olum, çok konuştuğun zaman dövesi gelinen oluyorsun. İşim çok, seni yarına saklıyorum.
O - Neyse ya şu iade formlarını imzalayıver ben gideyim.
B - Neyse mi? Neyse ne oluyor ki ?
O - Ya Off.. Bi daha başka biri gelsin şu formları imzalatmaya..
B - Gelsin.
O - Gıcıksın.
B - De get hadi…… Tamam, hadi tamam, sen gel yine.
O - Geber
B - Hep beraber..

izmarit

Sigaramı söndürmek için o an yanımda kül tablası bulamıyorsam, pet bardakta içtiğim kahvenin içine atıyorum izmariti.

19 Temmuz 2005

bu-günlük

Hiç yaptıklarımdan bahsetmediğimi farkettim.. Eee, bu nası bi günlük dedim kendime.. Sonra da bahsedilecek bi'şey olmadığını, Günlerimin "Ctrl+C ve Ctrl+V " kombinasyonundan oluştuğunu -tekrar- idrak ederek iç geçirdim..
"Mesai"ler kabilesi insanı yız ne de olsa..

(Dur yahu hemen bitirme, başlamışken şöyle değişik bi'şeyler yazmaya sürdür biraz.)

Hmmm.. Bi sigara -sigara sağliğa zararlidir 'içmeyiniz' - yakayim önce.. Yorgunum bugün her zamanki gibi gece geç yattım.. Bu akşam erken yatıp uyusam diyorum. Bakalım sadece diyor muyum?
Eve gitmeden biraz yürüyüş mü yapsam. Bu arada ne karasız insanmışım. Acaba uyku mu kararsız yapıyor. Mutluculuk oynasam bugün. Nasıl oynanır ki o.

Yok yok anladım ben, kendimden haberim yok bugün benim. En iyisi dinlenmek, eğer becerebilirsem.

ps: Msn' e nick olarak "arada su iç" yazmayı akıl ederek, bugün diğer günlere nazaran daha çok su içmeyi başardım. Kendimi tebrik ediyorum.

18 Temmuz 2005

mademki

Mademki aşk olarak yansıttın bana kendini, söyle dedim hep sana ben kimim bırakılan ardında. Işık ile karanlıklaşmış sokaklarda aradığım ve koşmaktan harap düştüğüm o yalnız siyah renk olarak tanıtılan ve tanıttırılan ışığın ardındaki sırrı. Kutsal bir bakış ile iç çeke çeke, bırakıp giden, dağlara yol veren, ardına iz düşen ve yine o ışıklı karanlıkta ki siyah sen değil miydin? Neden diye sorulan ve yalanların ardında bırakılan, o buhran dolu yarına akan zamana bile aldırış etmeden, kaybolan içindeki ateşte ne düşler durursun. Ne yi aramıştın ki kendinde, ne bulamamıştın ki kendinde, neyi nereye koyduğun kadar uzaksın içsel aklına.

Berhudar ol evlat diyen diller. O diller ki birbirine dolanmış, sarmaşık olmuş, sarmış bedenimi kâbusumda. Uyanıyorum kâbusumdan ve biliyorum ki emin olduğum, uyumadığımdır, uyanmadığım uykumdan.

Mademki sen o değildin, ben kim değildim. Dilime doladığım sakızı yutmak, içe atılmayacak kadar bunalıma sebebiyet verecekken anladım ki biz sadece ayrılmıştık.

Tükürdüm.

teknik destek

Software problemlerinin garanti dahilinde olmadığını anlatmak kadar zor bi'şey yok.
Sen gir internet'e spy, trojan, virüs ve bilimum bok'u ye. Sonra da bunun garantisi var de.
Kültür-süz- mantarlık yapıyorlar bir de..

Sanki telefon da hokus pokus yapınca düzelicek sorunları...
Biliyormuş gibi yapıyorlar bir de öldürüyorlar beni..

Allah'ım öğrensin artık şu millet birşeyleri.. : (

kus

profiterol ve olips ten nefret ediyorum

noname

Yeni bir hafta ve yine bir pazartesi.. İş ve güç..
Soğuk yatağa girip, düşüncelerime sırt cevirmeliyim..
Bu sebeple çabuk uyuyabilmek için bi sigara yakmalıyım şimdi..
Hızlı içip, halsiz kalıp, cabuk uyumalı...

Hadi şimdi Git ve Yap..

17 Temmuz 2005

ne ki bu

"Güneş girmeyen eve doktor girer" miş,... Eve güneş girmiyorsa sen güneşe gir...

Bütün doktorlar güneştir diye bi sonuc cıkabilir mi?

Hımm bir de;
"Kadınlar çiçektir , çiçekler su ister .." diye bişi vardı hani işi baglıyodu, mantık oyunu gibi ya da aldatmacası .. Su ne ister, suyun istediği şey ne ister, suyun istediği şeyin istediği ne ister diyerek kadınların aslında ne istediğini bulabilir miyiz diyerek sormalı.. Ama ben susadım şimdi, hazır evde kadın ve çiçekte yok iken suyu içeyim..

kisaöz

- "Kısa ve öz bişey söyle" dedi..
- "ÖL" dedim.
- Ağladı.
- "Sana demedim" dedim
- "Güldü"

n'aptım ?

Profil resmime yakışanı yaptım ve Saat 16:00 da uyandım..

VaR

İçimde birikmiş insanlar var

toprak

Üzerime bir yol düştü ! Dünyanın altındayım, ayakları altındayım. İç içe geçmiş yırtık bir hazine ışığı ararken etrafta, Güneş’in bize değil, dünya ya doğduğu haberi çalkalanıyordu.

Gören gözlerimin karanlıkla birleştiği, damarlarımda ki kırmızı güneş hissetmemi söylüyordu toprağı; “Sen Yoksun” iniltileri, sıkışmış hava gibi dağılıyordu etrafa..

Hissediyordum.. Toprağın içindeydim.. Sıkıştırıyor, kabul etmiyormuşçasına.Toprağın içindeki imge olarak kalmıştım. Aklım elini uzattı kalbime “Sus” turdu.
“Uyu artık”

Gözlerimi açtığım da yırtık hazine karşımdaydı. Yağmur yağmıştı.. Toprağın yumuşamış hali kokusundan duyuluyordu ve hazine bana elini uzatan ışık, güne ait ti.

Üzerimi silkeleyerek, yağmurun bıraktığı kokunun etrafında ki gökkuşağını seyre daldım.
Önce Göğe sonra Yere çarpıldım… ve bir bakış baktım;
“Arasındakilere”

16 Temmuz 2005

Sobelemiş la panse

soru 1: Ilk akliniza gelen en yaramaz cocukluk aniniz ?
Gece vakti evin üstündeyiz ark.larla elimde lazer yaklaşık yüz metre ötedeki apartmana tutuyoruz lazeri, perde acık içerdekiler gorunuyor ayaktalar falan. tabi biz olayı abartıp, neredeyse gözüne gözüne tutuyoruz lazeri.. Balkona cıktılar bunlar biz halen tutuyoruz Tabi 20 dk kadar sonra kapının önünde bi araba zile basıyor.. Biz hemen eve odaya kactık.. 10 dk sonra sevgili babamız odaya teşrif etti. Gerisi malum :)

soru 2 : Okuldayken ilk hangi derste kopya cekmisdiniz ?
İngilizce, Tarih..

soru 3 : en cok utandiginiz an ?
Universite de, Laboratuar da Linux eğitimi var. Hoca ara verdi tabi bizde hocanın yanındayız geyik muhabbet. Hoca ile aramız da iyi, Okuldaki İnt. Cafe yi akşamları işletiyorum, o sebeple pek sık görüşürüz. Buna güvenerek ;
- Hocam dedim bi sigara yaksak..
-Esrar vereyim istersen dedi.
Sustum direk, Ayağakalktım kantine gidicem. Arkamı bir döndüm, başka bir hoca gülüyor.. Hay dedim hoca gibi sizin …….. -içimden-.. Utandım mı? ( utanmanın başka bir adı da var bu durumda : )? Cok Fena..

soru4 : ilk askiniz nerde nasil oldu?
Ortaokulda Hacer adlı bi hatun kişi vardı. Önümdeki sırada otururdu.. O dönem üç dersten kalınca yerimi değiştirdim ve Aşk için pek te iyi şeyler düşünmemeye başladım :)

soru5 : ailenizden sakladiginiz ilk sey neydi?
Atari salonlarına giderdim.-cok iyi oynarım bu arada Street Fighter ı- Ailem bunu bilmezdi. Hiç te öğrenemedi :)

soru6: kime ne zaman ihanet ettiniz ?
Kendime.. Belli belirsiz aralıklarla..

soru7: hic hirsizlik yaptinizmi?
Çok.. Mahallenin bakkalına nerdeyse her akşam ugrar götürürdüm birşeyler. Bundan yaklaşık 5-6 ay önce bakkalın devredileceğini öğrenince de Bakkal’a gittim ve durumu anlatıp kendisine nakit verip -200 milyon –hakkını helal etmeisni istedim.Helalleştim.. İçim rahat artık. Şükür..

soru8: hayatta sizi mutlu edecek veya üzecek sey nedir ?
Yanında iken, kendimi başka bir yerde olsaydım diye düşündürmeyecek arkadaşlarımla yaşadığım AN lar her zaman mutlu eder..

Cok sevdiğim bir insanı kaybetmek; ölü ve ya diri ..


soru9: bir adaya düsseniz yaniniza alacaginiz 3 sey?
helikopter – yakıt – Yemek.. ne işim var ada da :)

soru10: bir günlügüne erkek / kadin olmaniz gerekse kim olmak istersiniz ve neden onun yerinde olmak istersiniz?
Babamın yerinde olup, aklındaki düşünceleri bilmek isterdim.

soru11: varsayim cennete gittiniz yapacaginiz ilk sey ne olur ?
Şükretmek..

Sobeledigim kisi :
MeRCaN

Sobeleneler:
Xbox
la panse

ilgi-nc

Kimliğini istedim verdi. Fotokopi çekmek için makinenin yanına gittim.
Kimliğe bakıyordum ki ;
02/12/1981 yazıyor..
Kaldım öyle, tuhaf oldum..
İlk defa, benimle aynı tarihte doğmuş birine denk gelmiştim. Bi AN gidip sarılasım geldi...Geri dönene kadar bitmişti o AN, kimliği verdim.
Gitti.

Su

Su içmeyi unutuyorum.. Deli gibi susamışım farkında değilim. Ya birini içerken göreceğim ya da susuzluk tan öleceğim..

Su içmediğim aklıma gelice de yanıma 1 litre su alıyorum.. İçiyorum.. - monitöre kelebek kondu bu arada, kısacık ömrü var kalsın.. – Su ne güzel bir içecekmiş diyorum kendime..-kelebek tam burada, göremiyorum yazdığımı, tamam gördüm şimdi..- Ne diyordum.

15 Temmuz 2005

Sahibine...

Gel artık..
Kimsen gel artık..
Sancılarım var yalnızlığa dair..
Bekletme beni…

Her günü, gece olsun diye bekleyen ben
Seni de beklemekteyim “gece” ler den..
Yüreğimde ki taşmış sevginin sahibi..
Gel artık..

Hayatıma “sebep” olacak Sen..
Çık artık, gizlendiğin yerden..
Vakit dar, ne bugün ne yarın..
Bekletme beni..

Uyandığım uykular eksik tadıyor.
Sabahın ilk ışıkları acı veriyor,
Gel artık..
Bekletme beni..

______

lulla-by erol

14 Temmuz 2005

Zaten sıcak..

dürülü dürülü

[Ben] - Teknik Servis Erol Ben
[O] - Teknik Servis mi.
[B] - Evet efendim, Nasıl yardımcı olabilirim?
[O] - Benim Bir dell marka bilgisayarım var.. Şimdi bunda bi sorun var aslında olmayabilirde ama bana oyle geldi..
Biz hep Dell alırız, ogluma da Dell bilgisayar aldık.
[B] - Dell Bilgisayar ınız, Masaüstü bilgisayar mı , yok sa Dizüstü mü; modelini alabilir miyim?
[O] - Benim modeli ile ilgili bi sorunum yok.
[B] - ( Haydaa çattık yine ) Beyefendi Model ini almam gerekiyor yardımcı olabilmek için..
[O] - Tamam tamam, dur şimdi.. Dell latututitu de 505 yazıyor burda. onumu soruyon.
[B] - Anladım Efendim Dell Latitude D505 model Notebook var elinizde. Şimdi problemi soylerseniz yardımcı olayım...
[O] - Oglumuda aradım ben, onun Dell bilgisayarı cok iyi sorun yok onda. Neyse fazla vaktinizi almıyım ben..
[B] - (Amca S.....m oglunu yaw ) Bekliyorum efendim
[O] - Bilgisayarımın sidiromu var bunun dugmesine basınca acılıyo ya. Onda bi gariplik var..
[B] - (Soyle be adam) Ne gibi..
[O] - Elimde Film sidisi var takmak istiyom ama tam oturmuyo, bırakınca da kapak kapanmıyo..
[B] - Sidi yi ortadaki yuvarlak mekanizmanın uzerine koydugunuzda sidiye kenarlarından bastırmanız gerekiyor, tam olarak yuvasına yerleşmesi için..
[O] - Heeaee.. Tamam dogru oyle yapıyorduk
[B] - Notebook yanınızda ise, hemen bir deneyelim..
[O] - Yanımda yanımda fakat ben kendimde yaparım onu..
[B] - (Artiz seni bit herif) Peki efendim, İyi günler..
[O] - Dell cok guzel bilgisayar oyle degilmi...
[B] - dıt dıt dıt dıt...

orta halli

Bazı filmler vardır; ortası yoktur..
ya seversin ya nefret edersin. "Dogville" gibi mesela..

"Siz doğru yu bilemezsiniz bizi takip edin. ne çok yüksekten uç ne de çok alçaktan.. en iyisi siz bizi takip edin.." bir mitologya ezintisi.
Şahika Egeli geldi aklıma.. ne güzel de diyalog kurmuştu "kanatlarını arayan kadın" da, sürekli lamba ışığına dogru uçan ve ucunda ölüm olan carpmalarla..

pisipisi

Monitörümün içinde kedi var..
Sizinkinde yok mu? Buraya tıklamadan emin olmayın :)

13 Temmuz 2005

gecmisten diyalog

...
o-Peki şimdi ne yapacağım?
b-Ne diyordun?
o-Beni dinlemiyor musun? Boşunamı konustum yani kac dakikadır.
b-Farkında bile degilsin. Yüzüme, gözlerime bakarak konuşsaydın eger beni dinletebilirdin! Sen konuşurken kendi içine düşmüştün. Ben düşerken ki sana dalmıştım.

sessizlik..

12 Temmuz 2005

ikilem

Hayata öfkeli ve sıkıntılı insan...
Ölmekten de korkarsın ve istemezsin!

Dolaşma koridorda, aç kapının birini...
İki oda da, iki ayrı saat..
Biri akmakta, digeri durmakta..
Seç, ya da sıkış kendi kabında..

bilincli his

Kılıç kesiği atılmış kalbim, zerre kadar duraksamadı. Yol verdi aklıma, bu iş senindir dedi. Sensin artık onu ayakta tutacak.

Gözlerim içime bakıyor, içimdeki kitabı okuyor, sayfaları çeviriyor. Her sayfa da gelen damla damla gözyaşı dışarı atıyor kesikteki akıntıyı.
Ey! Nidası yükseliyor aklımdan.
Aklım düşlerde, düşler gözümde, gözüm uykuda ve ben uyumuyorum, tutamıyor beni zaman.
Dünü yaşıyorum, yarına uyanmadan ve bugün ölüyorum.

Gözlerim uyanıyor uykudan, ben uyuyorum yarına;
Uyanınca yarına ve
Olacaksa yarınım bugün
Yarına uyanan ben,
Neye üzüleceğim?


“Bilinçli His” ile yaşamalı... Anlayan bilmeli, diğerleri susmalı..

11 Temmuz 2005

beş-ek-si-yah-dört

Gözlerimi açtığımda; düşüyordum. Gözlerimi acıtıyordu, rüzgar. Yaklaştıkça ben küçülüyor, (her şey - ben) büyüyordu. Kapatıyordum gözlerimi; ben büyüyor, (her şey - ben) küçülüyordu.

Güneş mavi, bulutlar sarı, gökyüzü beyaz, toprak siyah kokuyordu. Doğu batıdan geliyordu, kuzey güney'den, Ay da gündüzden. “Ben !” diye haykırdım. Açtım gözlerimi;
SİYAH… ve hala 4 duyu insanıydım.
Ağladım, hissediyordum. Güneşi özlüyordum. Bilmediğim sarının, bendeki mavisi kadar.

Zaman hırsızı

Dün gece saat 03:00 gibi telefonum caldı.. "Özel Numara" yazan cinsinden. Actım telefonu "Efendim" dedim, cevap yok..Sustum, 30 sn kadar bekledim ve kapadım.
Bu tip şeyleri hiç dert etmem, takmam, hatta unuturum. Numarası gorunen biri dahi olsa, mesaj cekip ya da arayıp kimsiniz diye sormam. Fakat bu "Özel Numara" iki ya da üç gece önce yine saat 3 sularında arayıp da telefonu acmama ragmen cevap vermeyince merak ettim.

Acaba arayan kişinin derdi nedir? Neden bu tip birşey yapma ihtiyacı duyar?
Normal bi saatte arasa neyse! o vakit buraya bile yazmam!

Alışverişşinas

Alışverişten dönüyorum, kuzenle beraber. Tüketim çılgını insan modunda terketmişiz marketi.Elimde üç poşet, ağır değil pek, fakat uzun süre tasıyınca agır gelmeye başlıyor.Aldıklarımı poşete koyarken, tasnifini iyi yapamadıgımı dusundum, poşetleri yere bıraktım. Sag elime iki poşet, sol elime bir poşet alacak ve dengeli olacak şekilde tasnifini yaptım.Tasnifi yaparken, esen hafif rüzgar beni kendime getirdi. Hemen kaldırım kenarında oturduk kuzenle:

B-Sigara yakalım bir tane, ateşi versene
O-Sende bi çakmak almadın kendine varya
B-Hep kaybediyorum, almak istemiyorum. Dışarıda yürüyen çakmak sayısı çok zaten
O-Yak hadi..
B-İnsanları çakmak olarak görmüyorum
O-Bak lan Havai fişek atıyorlar şurda
B-D.tüne girsin emi. Her havai fişek gördğünde aynı tepkiyi ve bakışı veriyon.Alış olum artık...Hadi yürüyelim
O-Çakmağı versene, attın hemen cebe..
B-Kaybettim ;)

Tabi miktar spor yaptık bu lafın üstüne kuzenle; önde ben kacar, arkada o kovalar..

10 Temmuz 2005

devam etmeli..

ayrılıklar vardı uzun
nedensiz sorulara
açılan bir kapı
ve ardında...
olmayanlar

ve vardı sorular
kafamızda dönüp duran
sürekli aynı pişmanlık
ve yangınlar içinde
suya hasret denizler

sonra nerden gelir
ve nereye kadar...
sürecek........

eyt ulen MoR

düşündümde::: kalbime ne çok şey sığdırmışım, bugüne kadar...gereksiz onca şey...bilirmisin sen o gereksiz "BOŞLUK" ne çok yer kaplar insanın hayatında? ve gerekli olan yoktur zorunluluk "SANDIĞIN" şeyler doldurmuşken hayatını...

GÜN boyu koşuşturursun ve bir sürü ciğeri beş para etmez adama birşeyler anlatmaya çalışırsın...hayal edebilirmisin sen onca insan yığının kupkuru bi kalabalıktan başka bir herşey olmadığını...ve gün boyu onca gereksiz konuşma arasında; tek bir güzel laf "işitememenin" ne olduğunu...

sevgililer
göremiyorum etrafımda
birbirine delice
dudak dudağa
sırılsıklam

hep kahır
görüyorum içinde
birbirinden uzak
kafa kafaya
ve o kadar soğuk

live8 Video




Tikla ve git :) Ya da Boşver kal burda.. Naparsan  yap..

9 Temmuz 2005

Bugün sen yarın ol..

Sabah kalkıyorum, evden dışarı cıkamıyorum.. Kapıyı actıgımda,uzerime toprak yıgılıyor.Pencereyi actıgımda da öyle, yine toprak.Telefonu kaldırıyorum bir ugultu var sadece.
Evde 3 kişi var.Oturuyorlar ve konusmuyorlar.Dinliyorlar ve hep iş yapıyorlar.
Sorularıma verdikleri cevaplar ise hep aynı; "sizi anlamıyoruz efendim" oluyor.
Muzik dinliyorum, kitap okuyorum, düşünüyorum...
Ama değişen hiçbirşey olmuyor..
Kalanlar hep aynı;
Toprak, olmayan zaman, konusmayan 3 insan..
Bu boyle suruyor... Yaklaşık 7 yıl..
Her gün aynı şeyler...
Hergün, "bugün" oluyor hayatımda ve Aslında hergün "bugün"..
7 yıl sadece bir gün..

Bir bugün daha oluyor hayatımda.Bir sıcaklık vuruyor yüzüme..
Gözlerimi açıyorum ve Güneş..
Ve bugün.. Artık yarın dı..

8 Temmuz 2005

fix you

Coldplay'in X&Y albümünden harika bir parca, Fix You..
takıldım bu aralar bu parcaya.. Nefis..

soguk

Kapının kolu soğuk esiyordu..
İçime işleyen o kaynayan titreyiş..

Kaldım..

Durdum..

Anladım..

"İyice hisset"tim...
Gitmişti..
Kapı kolu soğuk..
Titrek Güneş..
Sadece Gitmişti...
Dönmek, Döndürmek...
Ya da Ölmek..

6 Temmuz 2005

.....

Yazdıklarım dokuluyor, ben yazamadan, yırtılan sayfalarda, bir bir, onceyi yaşıyorum , sonrayı kaybederek...

4 Temmuz 2005

Siyah Hatiralar Denizi

Mehmet Açar'a ait, "Siyah Hatıralar Denizi" adlı kitap..

Yanımda tasıdıgım ve işe gidip gelirken, metro da okudugum bir kitap.
Ki cok nadirdir yanımda kitap tasıdıgım.

Şiddetle tavsiye edebilirim..

Gizemli bir otel... Ennoia...
Olağanüstü olayların yaşandığı bu otelin gizemini çözmek için
görevlendirilmiş genç bir müfettiş.... Kaybolan ajanlar
ve memurlar, intihar eden bilim adamları ve hem geçmişe
hem de geleceğe açılan gizemli yolculuklar...
düşle gerçeğin birbirine karıştığı, zamanın ve varoluşun
temel bir problematik olarak ustaca işlendiği, bilimkurgudan
polisiyeye, Kafka’dan Borges’e pek çok göndermesi, kurgusu
ve temasıya kültleşmiş, orijinal bir roman Siyah Hatıralar Denizi

pnoktatesi

Pazartesi zaten başlı başına ayrıcalıklı bir gün hayatta..
Bir de Tatil sonrası bir Pazartesi var ki... İĞRENÇ

Pelin'in sınavı var dı bugün.. Ne etti ki acaba..

3 Temmuz 2005

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...