21 Mayıs 2007

hüzüntülü açlık

karla karışık gece yağarken yağmurlarıma, yürümeyi seçiyordum aynamın kırıldığı yere doğru ve kendimi buluyordum; kendime şarkı sözü yazarken ve üzerimde tüm dünya, bana bakıyordu, dünya demek insanlar demek değildi. dünyanın tüm akli dengesi bozulmuştu, dünya demek insanlar demekti. uzandığımda uyandığımı hatırladım. paragraflarımı düşürmüştüm ve hepsi kilimle aynı renkti. kilimi silkeledim balkondan aşağı, bütün kelimelerim ölüme düşüyordu bense lüzumsuz bir gevezelik yapıyordum iç dünyamda. birazdan kapı çaldı, gelenler alfabenin bir çok harfiydi. büyük olanlar yanında küçüklerini de getirmişlerdi. ve onlara söz verdim. sonra pilavın tuzu az olduğu için ağlamıştım. aç kalmıştım... şimdi ise gidiyorum yumuşak yastığa başımı koymaya. sabah telefonumun sen çalmasını bekliyorum.

2 Mayıs 2007

öldürmüştü katı haliyle zamanı. ve olağan sona doğru varırken, gerçekliğinden sıyrılan çiçeklerin yaprakları artık toprağın tek sahipleriydi. hayat senin ne kadar yukarıdan düşebileceğinle ilgileniyordu o sıra. sen, içinde büyüyen o tatsız evrenin her damlacığında boğulurken, sevdiğin çiçekler de artık o toprağa ait değildi. birbirlerini tamlamaktan vazgeçtikten sonra her biri anlamsızlık yetiştiriyordu geleceğine. ki gelecekleri kendileri değildi ve her depremde de bir payları vardı. siyah bulutların öfkesi, su daha büyüktü topraktan ve ağlardı insan. hep ağlardı. insan ayaklarının altına alırdı küçük olanı, bitince ağlaması altına girerdi ayaklarının. ve insan ağlardı.

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...