27 Ocak 2006

sessiz'liklerimiz

düşer
dökülemeyenler
dilden

daha fazla dayanmaz bu,
yalan bu.

yolum uzun yolum ince
düşünürken biliyordum
bildiğim hâlde
yitiriyordum.

oysa tüm lâkin, fakat ve hatta
ve –larının
aynı sonlu sona koştuğu
ışık hızında bir acı çöküyordu
içime, içten içe…
ve senin çıktığın o kapıdan
apan’sız bir yalnızlık giriyordu
benim oluyordu, yalnızlığın

sesini yitiren o aşk
gideceksen bekleme diyordu
ve dönüp gidiyordu, süzülüyor
kuş oluyordu,
gitmişti
ne garip.

tüm anılar kanatlanmış, sensizliğe
ve yinelenen, yine’ler
yine mi sabaha varacaktık!
yine mi o kör aydınlığa!
usanmadan arayıp dururken sendeki benimi
yitirdim uzantısız ve zamansız ellerimi
yitirdim kuşlara attığım ekmeklerimi
yitirdim seni'n bendeki sesini…

19 Ocak 2006

ihti'-yat-'yaç

şimdi bir taş lazım
deliyi divaneye
dönüştürecek
evirecek çevirecek
çekip devirecek
istedikçe verecek
verdikçe tüketecek,
öbek öbek ecek
gelecek

bu fırtına nerden gelir
sonra...
sendekileri neden ele verir
bir bir
o bizim duyduğumuz
lir lir
hem bu ne biçim şiir
evirir çevirir
her ama hep devirir

dündü zaman, hiç
unutmuyorum
o taş; bu fırtınada
şu deli, o taşla
vurdu kendini
ve tüm benliğini
soydu çırılçıplak
bu, şu, o, idi teni
baştan ayağa
kendi ve beni
savaşmıştı

hep unutuyorum
hiç öğrenmediklerimi...

17 Ocak 2006

mor ışık

düşer bilirim ışık
her ne kadar olmasa da; şık
şıp şıp damlar beyne
düşünce, düşler...
insan işte,
ilk ve en son tahlilde

bazen uzaktır,
yarınlar dünden
ve anlarsın bugünden
tüm dönüşlerin kıyısında
kendinedir isyanın
içindeki devrim adına
adı aşk
zehir olsa da tadı



_

kalan sağlar adına!

8 Ocak 2006

hediye'm

içimde asılı duran, dumanlı gölgem
gözlerim kapalı, gölgem delik deşik
ardında kalan, bilincim yitik
yarı uykuda, diğer yarısı olmayan
bir yalandı sadece karaladıklarım
gölgemi elime alana
ve kapına bırakana değin...

bir tutam; tutam

soğuk bir heyecan yaşadın mı? bunu sorduğumda, sadece soğuk bir ifade takıldı ve eli ceplerinde. yüzü sadece şu an evet der gibiydi. sonrası yine yanyana yürümek ve konuşmak oldu. yolu yürümek, konuşmayı sürdürmenin bir parçası. ve o parça ayaklarımızın altında ezilip kayboluyordu. durdum, ayakkabılarımı çıkardım. hissetmek ne yolu ne toprağı arasında kalanları, canımızı acıtacakları...

yol'suz dönüş

bir yol ve öncesi, durdugun yer; sonrası için ayrım ve adım attıkça, sonrası; bir bir öncesi ve her öncesi senin geri dönüp bakmaların. ve her anlam; öncesinden geldiğin noktadır. bulunduğun yerde aradığın anlam; zaten arayış olandır. arayış eşittir anlam. ve senin anlamın arayış, bulunduğun nokta ve yürüyeceğin sonrası, ve her önce’sine katılan sonra’sı. ve asla nokta, -larsız olmaz, kesişir, devinim. yürümek ve yol. yol ve sonrası, yol ve öncesi, ayrım ve sen ve noktaların ve dinlenişlerin ve gidişlerin ve yolda asla olmayan şey; geri dönüş - ler!

1 Ocak 2006

git'me

gözlerim acımaya başladığında, bir rüzgar buldum kendime; acıyı unutacak kadar hızlı esen. yılların hızlı, günlerin yavaş aktığı, dengesiz bir akıntı içinde, titremeler sardı; içimde başlayıp dışımda süreduran.. ve şimdi, sadece kapı ardında çökmüş bir ifade, ellerimin arasında, kapalı avuçlarımda... ellerimi bırakıp gittim, kapı kapandı, açamaz oldum.

bağlıyoruz, hoooop...

günlük yazalım, evet. yok ben tekim, yazayım demeliydim. tek’im derken, yok benim gibisi anlamında değil. değil derken, ikizim de yok bu arada. bu arada derken, herhangi bir ara olmadı aslında. aslında derken. tamam uzatma. uzatma derken... sene bitti de, yoğun olan dönemi bitirmiş olduk, devir işlemleri, sayımlar, haticeler neticelendi. yıl biterken çok süründürdü. ama bunların hepsi aynı, bak gör. neyse güzel blogum, here comes a city hediye ediyorum sana, bu yıl seni buldum, ya da sen beni. ne farkeder ki. hadi bakalım bayram, gel artık. bitti. bitti derken...

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...