Mademki aşk olarak yansıttın bana kendini, söyle dedim hep sana ben kimim bırakılan ardında. Işık ile karanlıklaşmış sokaklarda aradığım ve koşmaktan harap düştüğüm o yalnız siyah renk olarak tanıtılan ve tanıttırılan ışığın ardındaki sırrı. Kutsal bir bakış ile iç çeke çeke, bırakıp giden, dağlara yol veren, ardına iz düşen ve yine o ışıklı karanlıkta ki siyah sen değil miydin? Neden diye sorulan ve yalanların ardında bırakılan, o buhran dolu yarına akan zamana bile aldırış etmeden, kaybolan içindeki ateşte ne düşler durursun. Ne yi aramıştın ki kendinde, ne bulamamıştın ki kendinde, neyi nereye koyduğun kadar uzaksın içsel aklına.
Berhudar ol evlat diyen diller. O diller ki birbirine dolanmış, sarmaşık olmuş, sarmış bedenimi kâbusumda. Uyanıyorum kâbusumdan ve biliyorum ki emin olduğum, uyumadığımdır, uyanmadığım uykumdan.
Mademki sen o değildin, ben kim değildim. Dilime doladığım sakızı yutmak, içe atılmayacak kadar bunalıma sebebiyet verecekken anladım ki biz sadece ayrılmıştık.
Tükürdüm.
1 yorum:
Öyle.. Fakat Kâbus olsaydı keşke..
Yorum Gönder