14 Ağustos 2005

sessizfilm

Evet.
İşaret bekliyorsun. Zaman zaman beklediğini unutuyorsun. Arada bir hatırına geliyor. Anlık duygu silsilesi yaşıyorsun. Ardından Lambaya püf diyorsun, Kendini sevmediğin zamanların oluyor. Neden sorusunu adını kullanarak soruyorsun. Kendine saygılı hitap ediyorsun. Fakat kendin sana cevap veremiyor. Cevapsız kaldıkça konuşmaların, kendini hırpalıyorsun, araya kırıcı sözler giriyor ve yine cevap yok. Bu anlık duygusal yoğunlukta, yorucu bir zaman akıyor yanıbaşında. Uyuyorsun; sana cevap veremeyen, kırdığın kendinle iç içe ve aynı yatak ve aynı beden ve aynı yastık üzerinde.
Uyanıyorsun.
Kalkıyorsun.

Devam ediyorsun;
Geceye çöken karanlığın, içine de çöktüğünü fark edeceğin, bir sonra ki “anlık, karmaşık duygular silsilesi”ne kadar…

3 yorum:

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Umutsuzluktan bahsettiğim zamanlar oluyor, sonra, ve ancak çok sonra hatırlıyorum, benim umut!"

"Öze Uyanış,
Kazım Mızrak

Wanna Run dedi ki...

Favori bölümüm: Uyuyorsun; sana cevap veremeyen, kırdığın kendinle iç içe ve aynı yatak ve aynı beden ve aynı yastık üzerinde.

blackalem dedi ki...

Evet belki de her zamanki gibi kırdığımız kendimiz, ya da vardır ya klasik “içimizdeki çocuk”. Artık cevapsız çağrılar gibi yaşıyoruz. Arandığını biliyorsun, araman gerek, sürekli aklında ama erteliyorsun işte... nedensiz... Aslında hangimiz içimizdekiyiz? !Yoksa, “O” mu dışarıda. “Biz” mi içerideyiz.

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...