12 Kasım 2005

heya mol-a

düşümde bir ayna kırıldı. kendimi hiçbir parçasında göremedim. göremediğim her parçaya her bakışımda, ürktüm; anlam veremedim. vermek de istemedim. her parçayı tek tek topladım. bir ağaç aradım. zaten üzerindeymişim. bunun bir rüya olmadığını söyledim, aynaların düş kırıklıklarına, yapraklar sürtmeye başladı. o sese uyandım. uyandığımda uyuyordum. yoktun ya hani, işte yorgunmuşsun. ve zaten dinlenemeyeceksin.
şimdi ne dersem geleceğe ait. şimdiki zaman; gelecek zamandan, geçmiş zamanın çıkartılmasıdır. dilimleri aynı ve yutulur olduğu sürece. süre, sürece sürecek. sürece oldukça. sıkıldığıma anladığımda hazır cümlelerimle yaşamaya başladım. imarsız, plansız, programsız bir cümle cebim. elimi her atışımda cebime. elimin cebimde olduğunu farkettim. uyumak istedim. ayna kırıldı. başa döndüm.sonra ne oldu. öncesi oldu. ve yine. şimdi de sonrası. geleceğin geçmişe bölündüğü bir yerde buluşmak için...

1 yorum:

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

sabahın ikisiydi, yatağıma kendimi verdiğimde.

canavarlar gördüm rüyamda. bir gökdelenin içinde mahsur kalmış biz insanları yeme yarışına girmiş canavarlar bizi kovalıyordu.

herkes can derdine düşmüş bir oyana bir buyana kaçışıyorlardı. ben de çok korkuyordum.

bu yaratıklar ile mücadele etmek çok güçtü. tek çaremiz kaçmaktı.

büyükçe bir odaya saklanmıştık hepimiz de. sonra oraya da geldiler. hemen balkona koştum, demir korkuluklardan tutunarak aşağıya indim. canavarlardan biri beni kovalamakta ısrarlı gibiydi.

bir kuytu yere saklanarak karanlığa yumdum gözlerimi, sanki gözlerimi kapatınca tüm acı gerçekler yok olacakmışcasına...

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...