düşer
dökülemeyenler
dilden
daha fazla dayanmaz bu,
yalan bu.
yolum uzun yolum ince
düşünürken biliyordum
bildiğim hâlde
yitiriyordum.
oysa tüm lâkin, fakat ve hatta
ve –larının
aynı sonlu sona koştuğu
ışık hızında bir acı çöküyordu
içime, içten içe…
ve senin çıktığın o kapıdan
apan’sız bir yalnızlık giriyordu
benim oluyordu, yalnızlığın
sesini yitiren o aşk
gideceksen bekleme diyordu
ve dönüp gidiyordu, süzülüyor
kuş oluyordu,
gitmişti
ne garip.
tüm anılar kanatlanmış, sensizliğe
ve yinelenen, yine’ler
yine mi sabaha varacaktık!
yine mi o kör aydınlığa!
usanmadan arayıp dururken sendeki benimi
yitirdim uzantısız ve zamansız ellerimi
yitirdim kuşlara attığım ekmeklerimi
yitirdim seni'n bendeki sesini…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder