çok susamıştım. bardağı ağzıma götürürken suya daldı gözlerim. bardak yaklaştıkça, suya iyice dalıyordu gözlerim, ve birden düştüm içine bardağın; tek moleküllü, üçüncü element. bardak havada asılı, güneş ısıtıyor, kopuyor hidrojen bağları; oksijen ve ben. bardak yerde. çırpınıyorum; oksijenle bir reaksiyon oluşmak üzereyken dökülüyorum ve bir bez geliyor üzerime, bir boşluk bulup yapışıyorum bezin kıvrımına. sert bir fırlatış ve çöp tenekesindeyim. kötü kokuyor, uzun müddet kaldım, alıştım, koku yok gibi artık. belediyenin çöpleri daha erken alması lazım. sallanıyor teneke, götürecekler derken, kedi kapağı aralıyor ve deviriyor; sokaktayım. bir çocuk alıyor bezi. koşa koşa gidiyor ve uçurtmasına bağlıyor bezi, nasıl bir rüzgâr çarpıyor üzerime doğru, çok yüksek burası korkarmışım ben yüksekten.rüzgar sertleşiyor, yalpalanıyoruz. yere doğru düşmek üzereyken ağaçta kalıyorum. bir yaprak üzerindeyim ve yerçekiminin çağrısı beni kaydırıyor aşağıya doğru, şıp diye düşüyorum; piknik yapan ailenin çaydanlığına düşmemle buharlaşmam bir oldu, canım acıdı. uçuyorum yoğun yoğun… bulutlara doğru vardım, iyice dinlendim derken, yeryüzüne düşmeye başladım ve kocaman bir barajdayım, set bir şekilde bir çok filtreden geçiyoruz küçük bir boru içindeyim, epey zamandır ilerliyorum. bir demir önünde durgun durgun beklerken, demir yukarı doğru kalktı ve musluktan düştüm bardaktayım, iki hidrojen ve bir oksijen de yanımda. birinin ağzına doğru ilerliyorum, eyvah! derken suyu içtim…
2 yorum:
süperdi.
bende gittim geldim..
susadım...
ünlü düşümüne uğramış insan. iftar etmişindir, susuzluk falan kalmamıştır. =)
Yorum Gönder