23 Aralık 2005

eşittir, eşit midir?


günler'im elimde ufalanır oldu. saate baktıgımda dağılmış parçaları görür oldum. hep geç kalınmışlık ve günü bitirmişlik birikiyor... değişen bir şey olmadı. sadece üç adımda bir iken, altı adımda bir oldu.
baştan beri aynıydı konu'm'um. değişen bir şey olmadı. aslında benim yanımda gibi göründüğü hâlde tam karşımda duruyormuş. fiziğin cevap anahtarında beni bazen şaşkına uğratan ayna sorusunun cevabı gibi.
acele mantık dedim adına ya da her ne durumda nereye konması gerekiyorsa o noktadan baktım. cevap anahtarında bulunan delik kısımlar yanlış da işaretlenmiş olabilirdi. bunu düşündükçe, içimde yalın ve yarım kalmışlık görüyorum. iyice kısıyorum gözümü ki, hafif eski görebileyim durumu siyah beyaz kırışık resim misali.. kendimi eleştirmem demek kendimi kandırmam demek gibi bir sonuca cıktım. beni başkasının eleştirmesi ise doğru olandı. biraz uzattım içimde bu konuyu, harita metod defteri doksanaltı yaprak.. önsöz koymadım, sonsöz için yer ayırdım. ve iyice matematiğin ters orantısına kapıldım. gelişigüzel bir sayfa açtım içimden, eşitsizlikler çıktı karşıma, adaletsiz, adaletbiz; adaletiz... iki bilinmeyenli denklem ve vazgeçtim; sonuç verilmiş, çekildim kenara bilineni oynamaya...

2 yorum:

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Yaşam bana gülmeyi öğretti demiştin. Ben anlamıştım ki; sen, nasıl mutlu olunur onu öğrendin.

Az önce irkilerek farkına vardım: Dünyanın hareketini açıklamak, E=mc² yi yazabilmek kadar basit. Bunu anlamayı karmaşık hale getiren bizleriz.

Düşündükçe; geçmişte dert edindiğimiz sıkıntıların aslında ne kadar boş ve komik şeyler olduğunu, içten bir tebessümle hayıflanarak anlıyoruz.

Gelip, Gitme!
Kâzım Mızrak

Adsız dedi ki...

hayır hacım degildir.

yıl olmuş kaç, sen hala ne?

bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...