29 Eylül 2005
kalmadım
s(b)en
27 Eylül 2005
ve o an; zaman
yarılanıp için,
yaralayacak sabrını,
kanayan gözlerin,
ağlatacak düşlerini,
sızlayan yürek,
dışlayacak içindeki şeyi.
ve bir şeyi anlayacaksın
hiçbir şeyi...
o an; zaman
ne bir ilaç, ne bir neden, ne de bir sonuç
ellerini tuttuğumda
unuttuğum şeydi belki zaman.
düşündükçe varlığını hissettiğim,
düştükçe var olduğum.
belki de kollektif bir yalandı zaman,
bireysel hatalarımızı kapatmaya yarayan.
ve durmaksızın yarılanıp,
yaralayan...
zaman
bitecektir. ben ölünce o da bitecektir. zaman, işte o “zaman”…
26 Eylül 2005
...
24 Eylül 2005
ayırın beni kelimeden, ben "dahi"yim
evde de, işte de, sokakta da...
uyurken de, ayaktayken de...
orada da, burada da, şurada da...
görülüyor ki, her yerde.
öyleyse hakkını vermeli..
"o"nu ayrı yazmalı...
çünkü kendisi bir "dahi"...
destekleyelim;
bugün de-da nın başına gelen yarın bizim de başımıza gelebilir.
buz
dökülüyor dudağımdan harfler
ve ünlü ünsüz çakılıyor yere
her düşüş; bir sızı..
her sızı; bin kurşun..
22 Eylül 2005
tüken...
göz kırıkları; endişem
…
cam batıyor gözlerime, açamıyorum kapaklarımı; ya sen yoksan sağımda…
21 Eylül 2005
ol tek şeker
düğüm
tıkırtı,
Gece gözümde, sen içimde, sigara elimde, küllük dibimde… sigara eriyor, ben son nefeste…
adım; adım adım
20 Eylül 2005
sobe furyası [click]
başıma kitap yağacak
Derin İz tarafından ebelenmişim.
**Kaç kitabın var?
Ne bu şimdi sorumu. Eheh.
**En son aldığın kitaplar nedir?
Wagner Olayı; Friedrich Nietzsche
Tolstoy – Hz. Muhammed
Mehmet Açar – Siyah Hatıralar Denizi
Sözlük aldım bir de. Mehmet Doğan – Büyük Türkçe Sözlük ( 1500 sayfa) Türkçe konuştuğumu sanıyormuşum; inceleyene kadar…
Windows Server 2003
**En son okumakta olduğun kitap?
Şahika Egeli – Kanatlarını arayan kadın
**En çok etkilendiğin dört kitap?
Abdurrahman el-muhacir’e ait 4 ciltlik serisi kitap adı var da yok…
Bitti.
19 Eylül 2005
mekân dostundan bazen/enbaz
18 Eylül 2005
re/play
Yazdıklarım dökülüyor; ben yazamadan, yırtılan sayfalarda,
bir bir, önceyi yaşıyorum, sonrayı kaybederek...
kara-şam
çıplak hissediyordum kendimi; hissizlik elbisesi bedenime işlenmiş. o yarım yamalak hâlimle kendimi unutmuşken kendimde, elektrikler kesildi; acı veren bu karanlık; akşamın karanlığını da katmerlendirdi ve ben sus pus oldum kendime; kendimle.
içime dönmüş hâlime, seni de katarak, yatağa uzandım. düşünceler ektim yastığıma; damla damla. yastığa damlıyordu düşüncelerim; kimi zaman kırmızı, kimi zaman pembe, bazen de siyaha çalıyordu rengi. sonrasını hatırlamıyorum. rüyama girmiştin, bunu uyandığımda fark ettim; senin o eşsiz kokundan; aklımdaki kokundan… gözlerimi açtım senin tadın vardı üzerimde. toparlayamadan o “sen” ve “sensizlik” hâlimi, bir kesinti daha. bu kez hem gecem karardı hem sensizliğim… olduğum yere yığılmışım; avuçlarım sımsıkı… sanki kaybetmek istemezmişçesine…
kifaf
uçan bulutları, satmalıyım kendime…
usulca
saldım gökyüzüne…
bulutlar eksildi, yeryüzünden…
gökyüzü
ışık ekiyorum, boş toprağa…
yeryüzü bir kolos,
ya kendisi …
sabâ çarptıkça yüzüme,
inanıyorum yüzüne
yüzüme…
gitmeli şimdi adım saymadan
bekle geliyorum ardından
bekle; adımlarım..
16 Eylül 2005
yalın hâlim; sessiz...
15 Eylül 2005
hasat
hızlı akan sonbahar edasında.
ilkbahara varıyorum, koşar adımlarla.
biriktirdiğim gözyaşlarım,
mutluluğu yeşertiyor dallarımda
ve ben açıyorum senin yanında…
uyanışlarım anlam fısıldıyor kulağıma.
düş bırakıyorum gittiğim yollara
sen ekiyorum böylece ardıma
karanlık bekleyişin sonunda
aydınlık esiyor dört bir yanımda
14 Eylül 2005
“SEN”im benim
sana ait cümlelerim ve cümleleri oluşturan kelimelerim, işte o kadar sahip çıkıyorum kelimelerime; hepsi sana ait diye. bozuk musluk tadında damla damla akarken sana harflerim, şimdilerde denize karışıyor cümlelerim; adına “sen” dediğim o masmavi denize. sen ki, denizine sadece gökten düşenleri katıyorsun, keşfedilmemiş kıtanda… “sen” kıtasındayım, adını “sen” den almış olan “sen” denizinde yüzüyorum. suyun “sen kuvveti”ni uyguluyorsun bana; beni her ıslatışında…
bıraktım kendimi sana…
şimdi açıyorum ilk sayfasını içimdeki kitabın; başlıyorum okumaya:
duyuyorsun değil mi?
birik/intilerimiz ve tirdiklerimiz
12 Eylül 2005
üşüdüşüm
sensizliğime, düşler örttüm. başında bekledim gelirsin diye…
karıştırdım düşlerimi, sensizliğimi hissettim ve hissettikçe hüznüm arttı.
bekledim gelirsin diye… akrep ve yelkovan kaçıncı buluşmasında, ben bekliyordum
gelirsin diye…
bir ara düşlerim seslendi; üşüdüm, ört üstümü diye…
11 Eylül 2005
son(u)yanış
savaş doğar sabahıma
geceler müptela duman yoluna
müzik eksik notalarıyla
kusurlu dans anında
siyahın bana aitliği
aitliğinin bana aitliği
aklım ve kısa ziyaretleri
dönüşte ekmek kırıntıları
siyah renkli sokak lambaları
utangaç sokak kedileri
ayaklarımın garip hâlleri
elimden gelen; sigara, çakmak
benden giden, esenlikler.
Senden bana, mutluluklar
her sabahım savaş,
her sabah, kaçan esirler
gider tek tek, akıldan..
ben son esiri savaşın
bir yanım, noksan sana
bir düş düşer, sabahıma
tek kalmışken savaşımda
kolla beni, son sabaha…
sobe furyası [k.s.k.z.]
Neden bu kadar şaşırdın. Hayatta şaşılacak çok şey var hâlbuki.
Bilgisayar kaç para?
Çok para. Evini satsan alaman yani. O derece.
En çok hangi şarkıyı seviyorsun.
Şu soruyu biraz daralt ya da sus.
(Tokumdur ya da istemiyorumdur).
Vişne yer misin?
Almiyim sağ ol.
O zaman şundan al
Yok, tokum ben sağ ol
Şundan al
Yok
Şunu ye
Hayır
Şunu
Yok
Şunu
Yok
Şunu
Haaaaaaaaaaayııııııırrr. Kâbus gibi
O değil de bu ebe sobe geyiği nasıl başlıyor, ben onu çözemedim =)
Buyrunburdan yakın;
Ligeia, derin iz, pelin...
10 Eylül 2005
yoğun(laş)an
Direksiyon fazla kıpırdatılmıyor, düz bir yol, uçsuz bucaksız, belki de dünyanın yuvarlaklığını kendime ispat edebileceğim kadar düz bir yol ve o düzlükte seyrediyoruz; sen ve ben… Sessizliği bozmak için teybe uzanıyor elim, on tuşunu bulmakta zorlanırken parmaklarım, yoldaki seni kaçırmamak gayretinde gözlerim. Maksimal derece basgitar, elektrogitar ve bateri karışımı polises uğuldamaya başlıyor ve bu dar alanda gitgide daha da darlaşan ben, seni haykırmak istiyorum. Bilinçaltımdaki tüm “sen”ler, sana aitler, bir bir yüzeye çıkıyor, adeta kusuyor bilinçaltım ve müziğin her ritminde biraz daha sertleşiyorsun aklımda… Öyle bir karmaşa var ki içimde; tüm dış etkenlerin katkısı ile daha da çılgınlaşıp, dengesizleştirdiği bir beyin ve beynimin kalbim ile yaptığı “sen” düeti… Her yer sen, sen, sen… Bitmiyorsun, bitemiyorsun onca zaman geçmesine rağmen, delirme noktasına gelmiş ve sınırlarını zorlayan beynim; daha “sen”lerin başlamadığını haykırıyor tüm damarlarıma… Istırap değil bu yaşadığım, öyle bir yoğunluk yaşıyorum ki sana dair; hiç bitmesin istiyorum her saniyesi ve her anı...
7 Eylül 2005
yok bi'şey
6 Eylül 2005
sessizol
11
senhiçlik
rüzgar güneşi
5 Eylül 2005
ilk 11im /bir eksikle
1-) Yazın yağan yağmurun oluşturduğu o nefis toprak kokusunu içime çektiğim an.
2-) Placebo'nun o harika parçalarından herhangi birini duyduğum an.
3-) Ofisten ayrılıp, sokağa adımımı attığım an.
4-) Net bağlantısı koptuktan sonra geldiği an.
5-) Anne veya babamın yüzünün güldüğü an.
6-) Yanında olduğumda bana keşke şurada olsaydımı dedirtmeyecek insanların yanında olduğum an. -“keşke şurada olsaydık” denebilir –
7-) Kendi irademle uyandığım an. -Pazar günü-
8-) Kendime yakın bulduğum insanlar ile tanıştığım an.
9-) İstediğim gibi nefes alarak yaşayabildiğimi hissettiğim an.
10-) Yazmak, yazmak ve yazmak...
4 Eylül 2005
bakkalım bakkalsın bakkal
bakkala yanaşıp;
-selamun aleyküm abi,
-buyur gözüm ya da buyur bilader,
-falancanın filanını arıyorum
-buradan düz git iki sokak sonra sola dön orda.
birde böyle bakkallara bir şey sormak için girdiğimde; “ulen erol çok yüzsüzsün bari bi sigara falan al” derim kendime. elimden geldiğince almak isterim fakat bazen elimden gelir ama cebimden gelmez.
ufak tefek iken ben, bakkalcı olmak isterdim ve hatta bu kadar çikolata, şeker gibi şeylerin onlara sırf bakkal oldukları için bedava verildiğini düşünürdüm. Bakkala salak derdim içimden; ben olsam hep yerim…
3 Eylül 2005
sen-ki-ben-ki
2 Eylül 2005
birlikte lokatif
güldürenkeşif
bir ağacın altında oturuyorum ve durmadan “sen” düşüyorsun kafama…
yerin çekimi, göğün itimi oluyordun hayatımda…
1 Eylül 2005
iki yarımay, biz ediyorduk...
yıl olmuş kaç, sen hala ne?
bir alttaki yazı ile bu yazı arasında 15 seneden fazla zaman var. neredeyse 6000 gün. altıbin adet doğmalı batmalı gün. hepsi de adrese tesl...
-
Tatil e cıkacagım şurda 2 gün kaldı.. Ama gel gör ki işler giderek arttı. Sinir bi durum Stres oldum bugün.. Güzel olan tek şey; Mudanya ya ...
-
Parıltıları kaldı artık biriken sıkıntılarımın Organlarım teker teker dökülüyor, Kalbim o kadar sessiz ki bu duruma.. İçinden haykırıyor, du...